13 Saat + 1 Ömür Kitap Yorumu,13,saat,1,ömür,kitap,yorumu

13 Saat + 1 Ömür Kitap Yorumu

25 Ocak 2017 tarihinde Sayın Cavanşir Gadimov tarafından kitapokurum.blogspot.com.tr de yayınlanan kitap yorumu:

 

Hasan Saraç’ın “13 Saat + 1 Ömür” isimli kitabı güzel bir insan hikâyesi, inişli çıkışlı bir başarı ve acısıyla tatlısıyla da bir aşk romanıdır.

 

Kitabı elinize aldığınızda yazar ve roman isminden sonra kapakta “Ortak roman” yazısı dikkat çekiyor. Aslında ilk önce ortak roman da nasıl oluyor, kiminle ortak yazıldı, diğer ortakların ismi niye yok diye sorular geldi aklıma. Kitabın girişinde “ortak romanın” nasıl yazıldığı açıklanıyor.

 

Açıkçası farklı bir yazın denemesi. Roman ilk önce bölümler şeklinde yazılmış, Edebiyat Haber sitesinde yayınlanmıştı. Diğer bölümlerin ise yayınlanan önceki bölüme yapılan okur yorumları ile şekillendiğini öğreniyoruz. Farklı bir deneyim olsa gerek, ancak sonuçta güzel bir roman, etkili bir hikâye çıkmış ortaya.

 

ROMAN YAZMADA KURALLAR VE KALIPLAR

 

Tabii böyle bir ortak roman projesi aynı zamanda romanda ya da diğer yazın türlerinde kurallara da meydan okumadır. Romandaki karakterlerden biri Bruno Moretti (aynı zamanda bir yazardır) de roman yazmanın kuralları ve sınırları olamayacağını söylüyor: “Kendine güvenen bir yazar, yalnızca bugün yaşadıklarınızdan yola çıkarak bile bir öykü, roman yazabilir. Meseleye bu şekilde bakacak olursak; roman yazmanın bir kuralı ya da sınırlaması olmadığını düşünüyorum.” (s. 49)

 

Hasan Saraç da bir anlamda romandaki bir karakter/yazar aracılığıyla yazma ve kurallar üzerine kendi görüşünü dile getiriyor. Yine romandaki aynı karakterin ağzından kurallar ve kalıplar üzerine bu sözleri duyuyoruz: “Kalıplar… Kurallar… Hayal edebilen, üretebilen yazarlardan çok, bu sanatın yalnızca teorisiyle ilgilenenlerin ortaya attığı anlamsız sınırlamalar… Herkes o sınırlamalara uysa Orwell’in Hayvan Çiftliği adlı eseri bugün kütüphanelerimizi şereflendiriyor olmazdı!” (s. 50)

 

ANA KARAKTER EROL ADONİ

 

Romanın hikâyesi ise kısaca şöyle: Erol Adoni, bir gün sabah uyanır ve kendisini bir otel odasında bulur. Kim olduğunu, nerede olduğunu hatırlamıyor. Daha sonradan öğreniyoruz ki, geçirdiği derin bir şok ve travma sonucu hafızasını yitirmiştir. İtalya’da olduğunu ve Bruno Moretti isimli yazar ile söyleşi yapmak için geldiğini öğrenir. Bir şekilde kendini toparlar ve söyleşi yapmak için yazarın evine gider. Moretti aynı zamanda bir psikologdur. Burada yeniden fenalaşan Erol’a yardım etmek isteyen Moretti ona hipnoz yapmayı önerir. Böylece hafızasını geri kazanmasına yardımcı olacaktır. İşte bir hipnoz seansı süresince İstanbul’da doğup büyüyen Erol’un çocukluğunu, gençliğini, yetişkinliğini, onda derin yaralar açan aşkı öğreniyoruz.

 

Hasan Saraç romanda ana karakter Erol’u bir cümleyle kısaca şöyle tarif ediyor bize: “Değerli bir dilbilimci, parlak bir editör, kültürlü bir dünya vatandaşı…, ama en çok da, özgürlüğüne sahip çıkamadığı için acı çekmiş, öfkeler, pişmanlıklar yaşamış bir ademoğlu…” (s. 230)

 

Erol Adoni’nin babası İstanbullu, annesi ise İtalyan Sefarad ailesinden geliyor. İstanbul’da doğup büyüyor. Babası bir psikologdur. Oğlunun da baba mesleğini yapmasını ister. Aslında ailesinden gelen istekler Erol’un hayatına yön verecek, hatta en büyük yaralara da sebep olacaktır. İtalya’daki dedesi ise ailenin tek varisi olarak şarap işlerini yürütmeleri istiyor. Erol ilk başlarda babasının isteği üzerine psikoloji okur, ancak bitirmeden kendi istediği dilbilimciliği tercih eder. Amerika’ya gider. Aslında ilk defa ailesinin isteklerine karşı gelip kendi istediği yoldan yürür ve kendi tercihini yapar.

 

Erol’un babasının ısrarla eğitim alıp bir meslek sahip olması istemesinin ise bir sebebi var. Kendi babasının geçmişte yaşadığı acı tecrübe sonucu, Erol’un babası  da oğluna eğitim alması ve bir dil öğrenmesi için tavsiyede bulunur.

 

“Bak evladım, bizim başımıza gelenler sana ders olsun. Senelerce çalıştık, biriktirdik, bir sermaye yarattık. Bir gün sonra kalkıp baktık, hepsi el değiştirmiş, yok olmuş. Ne iş yaparsan yap, eğer sermayen yalnızca paradan ibaretse biri çekip alıverir elinden, ortada kalakalırsın bizim gibi. Bir tek beyninin içindeki değerlere kimse dokunamaz.  Eğer dünyanın her yerinde geçerli bir mesleğin sahibiysen, yabancı dilin de varsa hiçbir zaman mağdur olmaz başkalarından medet ummak zorunda kalmazsın.” (s. 117)

 

Erol hayatı boyunca kendi tercihleri ve ailesinin istekleri arasında gidip gelir. Özgürlük için mücadele eder. Bazen kendi tercihini yapar, bazen de ailesinin isteğine boyun eğer. Ancak iş aşka gelince ailesine boyun eğmesi onda derin izler bırakacaktır. Ailesi için ise asıl mesele oğullarının kendi istedikleri işi yapması (babasına göre psikolog olması, dedesine göre ailenin şarap üretimin üstlenmesi) geliyor en başta. Evlenme konusuna gelince ise bu sefer karşısındaki en büyük sorunu öğreniyor: “Yahudilikte din anneden geçer.” Ancak ailesi de tam olarak istediğini elde edemez.

 

UMBERTO ECO VE KRALİÇE LOANA'NIN GİZEMLİ ALEVİ

 

Yazar Hasan Saraç, bu romanın Umberto Eco’nun Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi isimli kitabına bir gönderme olduğunu söylüyor. Eco’nun kitabında da benzer bir hikâye var. Burada da hafızasını kaybeden bir kitapçı ve geçmişini hatırlamak için çabalaması görüyoruz.

 

Hasan Saraç da kitabın girişinde Eco’dan kısa bir alıntı yapıyor: “Kitaplar daima başka kitaplardan söz eder ve her hikâye daha önce anlatılmış bir hikâyeyi anlatır.”

 

Kitabın girişinde Erol’un hafızasını kaybetmiş halde bir otel odasında uyanması bana Memento (2000) filmini hatırlattı, romanın sonundaki bir olay ise Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sını. Diğer yandan özellikle Erol’un Moretti ile yaptığı söyleşi sırasından çok sayıda kitabın ismi geçiyor. Yukarıdaki alıntıların birinde Orwell ve Hayvan Çiftliği’ni fark etmişsinizdir. İsmi geçen diğer yazar ve kitaplardan bazıları ise şöyle: Machiavelli – Prens, Milan Kundera, Ayn Rand, Jung, Kafka – Dönüşüm, Soljenitsin…

 

Hasan Saraç’ın “13 Saat + 1 Ömür” romanı bir bireyin çalkantılı hayatını, özgürlüğü için mücadelesini anlatıyor. Kendi istedikleri ile ailesinin beklentileri arasında gidip gelen ama hiç birisine yaranamayan bir yaşam. Başarı da var, kaybetme de var, kavuşma da var, kaçış ve terk etme de var, aşk, mutluluk ve acı da var. Hepsini bulabileceğiniz ve özellikle sonda doruğa ulaşan bir heyecanla okuyacağınız güzel bir roman.

 


HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ