,Zaman, Gezginleri

Zaman Gezginleri

ZAMAN GEZGİNLERİ dizisinin ilk  bölümü olan Kerim ile Sibel 2021 yılının Nisan başında yayınlandı. 

Dizinin ikinci romanı MİRANDA ise 2021 yılı Mayıs ayı sonunda yayınlanacaktır...

Benzer şekilde dizinin üçüncü bölümü 2021 yılının Ekim ayında, dördüncü ve son bölümü de 2022 yılından ilk aylarında yayınlanacaktır...

ZAMAN GEZGİNLERİ Kerim ile Sibel

İlk Baskı Derin Kitap

İkinci Baskı Parana Yayınları

...

Arka Kapak yazısı :

ÇAPRAZ OYUN’un yazarından yine soluk soluğa bir serüven. 

Değerli okurlarım,

Bugün sizlerle birlikte uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Daha doğrusu yıllardır düşlerimde yaşattığım, fırsat buldukça da bilgisayarıma aktardığım bölümlerden oluşan ZAMAN GEZGİNLERİ dizisinin ilk bölümü olan Kerim ile Sibel ile bu yolculuğun ilk ve en önemli adımını atıyoruz. 

Günlerden 5 Mayıs 2009

Ortaköy – İstanbul Saat 22.15

 Barmenin önüne koyduğu buğulu bardağa uzandı, tam içkisinden ilk yudumunu alacaktı ki kapıdan giren o genç kadını gördü.

 Güzel, çekici, egzotik, baştan çıkarıcı…

 Aklına gelen hiçbir sıfat gördüklerini tarif etmeye yetmiyordu. Kendinden emin, sakin bir yüz. İnce hatlı bir burun, olağanüstü derin bakan kapkara gözler, kadınsı davetinden bihaber çocuksu dudaklar. Minnacık kulaklarını örtmeyen kısacık saçlar ve sol yanağında siyah bir ben...

 Her şey bir anda olur aslında. Sonsuzluk o anın içindedir sanki. Sonlu bir hayata sonsuz bir aşk sığar mı?

Zaman bir yanılsama, aşk tekinsiz bir oyun mudur?

Aşk ve hayal, zamanı ve gerçeği aşabilir mi?

 

 *  *  *

Romanın ilksözü:

       

        Değerli okurlarım,

 Bugün sizlerle birlikte uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Daha doğrusu yıllardır düşlerimde yaşattığım, fırsat buldukça da bilgisayarıma aktardığım taslaklardan oluşan Zaman Gezginleri dizisinin ilk bölümü olan Kerim ile Sibel romanıyla bu yolculuğun ilk ve en önemli adımını atıyoruz.

 Annesi de bir yazar, babası ise tanınmış bir antropolog olan ünlü Amerikalı kadın yazar Ursula Le Guin bir eserinde “Bütün edebiyat bir metafordur. Bilimkurgu bir metafordur. Onu diğer, daha eski kurmaca biçimlerinden ayıran şey, çağdaş hayatımızın bazı baskın öğelerinin, bilimden, bütün bilimlerden ve teknolojiden oluşan yeni metaforlar kullanmasıdır,” der. Ve şöyle devam eder sözlerine. “Bir roman, herhangi bir roman okurken, içindeki her şeyin uydurma olduğunu bilmeli, ama her okuma sırasında her kelimesine inanmalıyız. Nihayet kitabı bitirdiğimizde     -- iyi bir romansa eğer -- onu okumadan önceki halimizden birazcık farklı olduğumuzu, sanki yeni bir yüz görmüş, sanki daha önce hiç geçmediğimiz bir sokaktan geçmiş gibi biraz değiştiğimizi görebiliriz…” (Karanlığın Sol Eli adlı bilimkurgu romanının önsöz kısmından alıntılanmıştır)

 Ben bilimkurgu eserleriyle ilk olarak 1961 yılında, yani on yaşındayken tanıştım. Geleceğe dönük eserlere olan ilgim bir tutkuya dönüşerek bu yaşıma kadar sürdü. Eskisi kadar sık olmasa da ödül kazanmış bilimkurgu eserlerini fırsat buldukça okumaya devam ediyorum.

 Tüm sanat dallarındaki çeşitli türler gibi bilimkurgu da edebiyatın içinde yer alan farklı bir türü temsil ediyor. Bilinen tüm edebiyat türlerinin beyazdan siyaha doğru uzanan gri tonları olduğu gibi bilimkurgu eserleri de yazarın tarzına, anlayışına göre farklı tonlar sergileyebilir.

 Okurların bazıları galaksi savaşlarının, ışık hızıyla giden uzay gemilerinin, iki başlı yaratıkların, lazer kalkanlarının, özetle aksiyonun ön plana çıktığı eserlerden hoşlanıyor. Hollywood yapımcıları da daha çok gişe geliri elde ettikleri için bu tür eserleri beyaz perdeye aktarmayı tercih ediyor. Hal böyle olunca da bilimkurgu eserlerine yabancı olan okurların ve yayıncıların aklına da ilk olarak aksiyona ağırlık veren bu tür eserler geliyor.

 Oysa Isaac Asimov, Robert Heinlein, Arthur C. Clarke, Frank Herbert gibi tarihe adını yazdırmış yazarların elinden çıkan ve klasik bilimkurgu edebiyatının doğmasına öncülük eden, aynı zamanda da ödül üzerine ödül kazanıp satış rekorları kıran eserler fütürist bir bakış açısıyla yaklaşıyordu gelecekte neler olabileceğine. Bu tür eserler yalnızca hayal dünyamızı zenginleştirmekle kalmadı, insan faktörünü de ön plana çıkartarak yaşanmış ve yaşanabilecek olan olayları bir sosyolog gözüyle değerlendirebilmemize de olanak sağladı. Aynı zamanda da gelecekle şimdiki hayatımız arasında bir bağ oluşturmamıza yardımcı oldu.

 Ben bir okur olarak daima bu ikinci tür eserleri tercih etmişimdir. Bu yüzden de yazma sırası bana geldiğinde bu klasik türün kurallarına bağlı kalmayı tercih ettim.

 Şu anda dördüncüsünü yazmakta olduğum bu dizide, daha önce hayal etmediğiniz yönetim biçimleriyle, yaşam tarzlarıyla tanışabilirsiniz. Geçmişte yazılmış bilimkurgu eserlerine göndermelerin olduğu sahnelerle de karşılaşabilirsiniz. Her aşamada “acaba neden” soruları zihninizi kurcalayabilir. Kullanılan bazı terimler ilk başta size yabancı gelebilir.

 Endişelenmenize gerek yok, değerli dostlarım.

 Sorularınızın büyük bir kısmına, okuduğunuz roman bitmeden bir cevap bulacağınızı söyleyebilirim. Bazı terimlerin gerçekte ne anlama geldiğini öğrenmek için bir sonraki romanı beklemeniz de gerekebilir. Merak etmeyin, sonraki bölümleri okumak için aradan uzun süre geçmesi gerekmeyecek. Hatta siz daha birinci bölümü okurken ikinci bölüm çoktan yayınlanmış bile olabilir.

 Size daha önce de belirttiğim gibi Zaman Gezginleri dizisine Kerim ile Sibel romanıyla başlıyoruz. Özellikle ilk iki romanın taslakları geçmiş yıllarda yazıldığı için günümüzde sosyal medyada kullanılan bazı güncel uygulamaların ve paylaşım sitelerinin bu kitaplarda yer almadığını fark edebilirsiniz. Orijinal halini değiştirmek istemediğim için ilk romanımı yeniden gözden geçirip ikinci baskı için yayına hazırlarken daha önce yazılmış bölümleri olduğu gibi bırakmayı tercih ettim. Birazdan göreceğiniz gibi hikâyemiz çok gerilerde değil 2009 yılının Mayıs ayında, İstanbul’da başlıyor zaten.

 Şimdi lütfen arkanıza yaslanın ve romanı okumanın keyfini çıkarmaya başlayın.

 Sevgi ve saygılarımla,

         Hasan Saraç

 Ocak 2021 – Kalamış / İstanbul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ